6 Şubat..

İlk zamanlardı destek almaya başlamıştım. Bana yaz demişti, o geceyi yaz içinden çıksın kelimelere dökülsün..

Yazmak için cesaretimi yeni topladım, bu yazıyı ne kimseyi üzmek ne de kendimi acındırmak için yazıyorum.. Sadece kendim için yazmak istedim..

Hayata bakış açımda böyledir benim önce kendim mutlu olmalıyım ki etrafımdaki kişiler de mutlu olsun.. Kendine faydası olmayanın kimseye faydası olmaz bana göre.. Uçaklarda bile maskeyi önce kendimize sonra çocuğumuza takmıyor muyuz?

Bugün 27 Temmuz.. 172 gün olmuş..

Unuttun mu derseniz, unutmadım bazen bir gök gürültüsünde bazen şimşek de bazen bir sesle bazen de bir fotoğrafla o güne gidiyorum gidiyoruz.. İlk günkü gibi ürkek miyim, tabi ki hayır yaradılışımız gereği unutuyoruz.. O acı hafifliyor zihninde rahatlama oluyor.. Ben en çok kendime o gece ölmediysen Rabbim sana bu ikinci şansı verdiyse vardır bir bildiği diyorum.. O yüzden ayağa kalkıp devam etmelisin hayatına diyorum..

O geceye gelirsek..

Depremi Antakya’daki evimizde 7.katta yaşadık.

Güzel bir gün geçirmiştik, dağlara kar yağmıştı kızımızı çok sevdiği için karlara götürmüştük. Eve döndüğümüzde hava kararmıştı, çay demledik, keyif yaptık sonra kızımızı yatağına yatırdık. Bizde üstümüze battaniyeler alıp televizyon karşısında dizi keyfi yapalım dedik.. İzlerken uyuyakalmışız.

Depremden 2 dakika önce uyandım. Eşim uyanmıştı. Koltukta yoktu. Lavabodaydı.Burada uyuyakalmışız yatağa geçelim diye düşünürken hafiften sallanmaya başladık, telefonumu cebime koydum. İçimden birazdan geçer diye düşündüm bir ay önce de hafif bir sallanmıştık. Yine öyle olacak sandım. Nereden bilebilirdik ki asrın felaketini yaşadığımızı.

Kızıma doğru koştum yatağında uyuyordu, baştan hafif başladığı için hissetmedi ilk anda, üzerine kapandım başını korumak için sonra baktım hızlanıyor. O sırada kızım uyandı anne noluyo noluyo anne dedi deprem oluyor kızım birazdan geçecek sakin ol ben yanındayım dedim ama geçmiyor hızlanıyordu. Eşimin derya dediğini yürüme sesini duyuyordum ama yürümek öyle kolay değildi ki. Yatağının arka tarafına kızımı da üstüme alarak attım biz yattığımız anda eşimde bizim üstümüze kapandı. Biz o hale geldiğimizde kızımın baş ucundaki duvar onu az önce aldığım yere düştü. Onu almasam…. devamını yazmak bile istemiyorum..

Şimdi burada yazarken uzunmuş gibi geliyor ya ama aslında saniyeler geçiyor sadece… Kızımın yatak örtüsünün pofidik ve büyük yastıkları vardı eşimle kızımın kafasını o yastıklarla kapattım, başım açıkta kaldı, her yer karanlık zaten evdeki sesi kelimelerle anlatmama imkan yok. Gördüklerimi de anlatamam.. Eşimin çalışma odasıyla kızımızın odası yan yanaydı. Aradaki duvar indi o kopan parçalar eşimin sırtına geldi. Her yer toz duman karanlık. Kızım annee bitir artık yeter diyo bitecek birazdan bitecek diyoruz, eşimle korkma diyoruz. Eşimle aynı anda her şey için teşekkürler dedik birbirimize.. O anda bitti durdu. O 1.5 dakika bitti. Eşim kalktı sürünerek çalışma odasına geçti. Bize göre bina yere inmişti. Bizim katta durmuştu. Karşı binaya bakıyor, duruyor ayaktayız, yıkılmamış, çıkıyoruz buradan dedi.

Kızımızı kucağına aldı. Etrafıma baktığımda sanki savaş çıkmıştı evimiz bombalanmıştı , en iyi tabir bu zihninizde görüntüyü canlandırmanız için. Allah’ım biz ne yaşıyoruz böyle dedim. Eşim bazen o cümlen hafızama kazındı der.. Koridora gittik. Bin şükür ki kapımız patlamıştı. Çünkü o gece kapısı açılmayan evden çıkmakta zorlanan insanlar oldu.. Kardan geldiğimiz botlarımızı, montumuzu giydik. Televizyon izlerken üstümüzü örttüğümüz battaniyeyi aldım, kızıma okul çantası hazırlamıştım, pazartesi sabahına uyanacaktık o son anaokulu dönemine başlayacaktı. İçinde yedek kıyafet, ev botu, su matarası, ıslak mendil, peçete vardı. Şanslıydım çantamda kapının yanındaydı. İki çantayı, battaniyeyi aldım. Eşim kızımızı kucağına aldı. Merdivenleri inmeye başladık.

Daha 4 ay olmuştu taşınalı ama çok güzel dostluklarımız olmuştu. İyi misiniz komşularım diye sesleniyoruz, duyan yok. Hani derler ya mahşer günü anne evladını tanımayacak diye. Biz o mahşer gününü yaşadık o gece. Sesimizi duyuramadık, seslerini duyamadık..

İnerken yeniden sallanmaya başladık. Durduk bekledik. Sonra tekrar inmeye başladık ayağım burkuldu düşüyordum, eşime arkamdan gelmeyin bekleyin dedim her yer moloz çünkü ben düşsem onlarda düşebilir ama düşmedim Rabbim yardım etti. Çıkışa geldiğimizi sandım ama gelmemişiz eşim gel camı kırarım dedi iş yeri katından çatlamış olan camı kırıp çıktık, arkamıza da seslendik gelin buradan çıkalım diye.

Öyle bir yağmur yağıyordu ki sanki gök yüzü Antakya’ya, diğer illerimize, kayıplarına ağlıyordu..

Kızımla evimizin hemen yanındaki açıklıkta bekledik eşim binanın alt katındaki otoparktan arabamızı almaya gitti. Giderken bana bakışını unutmam.. Bugüne kadar ona hiç söylemedim bunu ama bakışlarında ya araba yoksa der gibiydi… Benim hiç umudum yoktu, ona bir şey diyemedim ama duvarlarımız patlayınca arabada gitmiştir dedim. Korkuyla bekledik kızımla. Eşimin arabayla geldiğini görünce o ana kadar hiç ağlamamıştım ağlayarak kızıma sarıldım kurtulduk kızım dedim kurtulduk öyle ya arabamızla kaçardık, ısınırdık, barınırdık…